Böceklerle İlgili Birkaç Bilgi
Fosil kayıtları, böceklerin en az 400 milyon yıldır varlıklarını sürdürdüğünü kanıtlamaktadır. Bu dönem boyunca, çeşitli felaketler yaşanmış, dünyadaki hayvan türlerinin büyük bir kısmı yok olmuştur. Bu olaylardan belki de hiç etkilenmeyen tek canlı böceklerdir. Sahip oldukları üstün yaratılış özellikleri vesilesiyle her türlü ortamda yayılmış ve çoğalmışlardır. Çölde, ormanda, göllerde, volkanlarda, sıcak sularda, buzullarda, kısacası her yerde böceklere rastlamak mümkündür. Çünkü böcekler Allah’ın üstün yaratma sanatının örneklerindendir.
Doğayı incelemek ve düşünmek Yüce Allah’ın Kuran’da, bildirdiği emirlerdendir. Evrendeki canlı-cansız tüm varlıklar, “yaratılmış” olduklarını gösteren işaretlerle doludur ve kendilerini Yaratan, ilmin tek sahibi Allah’ın güç, bilgi ve sanatını göstermek için vardırlar. İnsan, aklını kullanarak bu işaretleri görmek ve Allah’ı tanımakla sorumludur. Tüm kainat gibi böcekler de, Rabbimiz’in ayetlerini taşıyan, bu nedenle dikkat edilmesi, incelenmesi ve üzerinde düşünülmesi gereken canlılardır. Konuyla ilgili bir Kuran ayetleri şöyledir:
“Şüphesiz, mü’minler için göklerde ve yerde ayetler vardır. Sizin yaratılışınızda ve türetip-yaydığı canlılarda kesin bilgiyle inanan bir kavim için ayetler vardır.” (Casiye Suresi, 3-4)
Böceklerin Akıl Gerektiren Üstün Savunma Teknikleri
Allah böcekleri kendilerini savunabilecekleri farklı yeteneklerle birlikte var etmiştir. Kimisi çok hızlı ve çeviktir; düşmanlarından kaçarak kurtulur. Kimisi yerinden kımıldayamaz; ama sağlam zırhlarla kaplıdır. Kimisi, kendisini yılana benzeten tırtıl gibi olağanüstü “korkutma” becerilerine sahiptir. Mülk Suresi’nde Allah kainattaki kusursuz uyumu şöyle haber vermiştir:
“… Rahman’ın yaratmasında hiçbir ‘çelişki ve uygunsuzluk’ göremezsin. İşte gözü(nü) çevirip-gezdir; herhangi bir çatlaklık (bozukluk ve çarpıklık) görüyor musun? Sonra gözünü iki kere daha çevirip-gezdir; o göz (uyumsuzluk bulmaktan) umudunu kesmiş bir halde bitkin olarak sana dönecektir.”(Mülk Suresi, 3-4)
Kuş kanatlı dev kelebeğin (Ornithoxtera) dişisi, yumurtalarını tek tek yaprakların üzerine bırakır. Yumurtadan çıkan tırtılların gövdeleri boyunca, altı sıra etli yumrucuk vardır. Ayrıca başlarında da “ozmeteryum” denilen Y biçimli ilginç bir organ bulunur. Bu organ vücuttaki salgı bezlerine bağlıdır. Tırtıl korktuğu zaman ozmeteryum adlı organ içeri girip çıkar ve kötü bir koku salgılar. Bu sayede tırtıl düşmanlarını caydırmış olur.
Su örümceği bütün ömrünü su içinde geçirir. Su içinde yaşar, avlanır ve ürer. Buna rağmen bir su canlısı değildir. Yani sudaki oksijeni balıklar gibi alıp kullanamaz. Suda yaşayabilmek için çok ilginç bir yönteme başvurur. Örümceğin su dışına çıktıktan sonra tekrar ani suya dalışlarında irili ufaklı hava kabarcıkları ayaklarına ve vücudunun çeşitli yerlerine asılı kalır. En çok hava kabarcığı da karnının altında kalır ki örümcek bunu su altında “hava çanı” olarak milyonlarca yıldan beri kullanmaktadır. Bu çan havayla dolduktan sonra böcek haftalarca su yüzeyine çıkmaya ihtiyaç duymaz ve bu çanda depoladığı hava sayesinde su altında yaşar.
Kallima ınachus isimli kelebek türü, üzerine konmaya alışkın olduğu ağacın yaprağının biçimini aynen alabilir. Ön ve arka kanatlarının şekli, yaprağın genel biçimini verecek bir yapıya sahiptir. İki kanadın, birbirleriyle uyum sağlayarak, gölgeli bir çizgi biçiminde yaprağın merkezi damarını oluşturmaları da son derece ilginçtir. Ayrıca arka kanatlarda familyanın başka hiçbir türünde bulunmayan ve yaprağın sapı izlenimini veren küçük bir uzantı bile vardır. Kelebeğin üzerinde ağacın yaprakları üzerinde serpilmiş durumdaki “küf” lekelerinin benzerleri de bulunur. Daha da ilginç olanıysa kanatların üzerinin yapraktakine benzer sedefimsi küçük gözeneklerle kaplanmış olmasıdır.
Su kurtları yumuşak, narin vücutlarını korumak için güzel ve karmaşık “tüpler” yaparlar. Akarsularda ve akıntılarda yaşayan Limnophilus larvaları, kum tanelerini, küçük çakılları, boş deniz kabuklarını, yaprakları ve ince dalları salgıladıkları ipeksi, yapışkan ipliklerle yapıştırarak, çevrelerini saran iyi kamufle edilmiş, silindir biçimli yuvalar yaparlar.
Kedi güvesi tırtılı korktuğu zaman adeta “şahlanarak” korkunç bir görünüm kazanır. Başını içeri çekerek “omuzlarını” kamburlaştırır. Böylece ortaya parlak kırmızı bir halkayla bunun üzerinde duran iki siyah nokta çıkar. Tırtılın aldığı bu şekil, bir surata çok benzer. Kırmızı halkaysa bir uyarıdır. Tırtıl daha fazla rahatsız edilecek olursa göğsündeki bezlerden, içinde % 40 karınca asidi bulunan yakıcı bir karışım püskürtür. Notodontid familyasından diğer güvelerin de benzer savunma yöntemleri vardır. Bir cins korktuğu zaman keskin bir “hidroklorik asit” çıkarır.
Bir arı kovanını korumak, kovanın bekçileri için çok riskli bir görevdir. Bal arılarının iğnelerinde bir kirpinin dikeni gibi küçük oklar vardır. Düşmanı sokan arı uçmaya çalışırken iğne orada takılı kalır ve arının karnının arka tarafı yırtılır. Karnının yırtılmış kısmında, zehir salgısı ve onu kontrol eden sinirler vardır. Arı bu yaralanmadan dolayı ölürken, kovanın geri kalanı bu sayede korunmuş olur.
Akıl sahibi insanlara düşen Allah’ın yaratması üzerinde düşünmek ve O’nu övüp yüceltmektir. Allah ayetlerinde şöyle buyurmaktadır:
“Şüphesiz göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün ardarda gelişinde temiz akıl sahipleri için gerçekten ayetler vardır. Onlar, ayakta iken, otururken, yan yatarken Allah’ı zikrederler ve göklerin ve yerin yaratılışı konusunda düşünürler. (Ve derler ki:) “Rabbimiz, sen bunu boşuna yaratmadın. Sen pek yücesin, bizi ateşin azabından koru.” (Al-i İmran Suresi, 190-191)
Allah Böceklerin İhtiyaçlarına Yönelik Gözler Yaratmıştır
Böceklerin gözleri insan gözlerinden oldukça farklıdır. Bu canlılarda basit ve kompleks olmak üzere iki çeşit göz yapısı vardır.
Basit gözler küçük ve yuvarlaktır. Sadece ışığı ve karanlığı ayırt edebilirler. Petek gözler ise hem daha kompleks hem de daha büyüktürler. Bu gözler yüzlerce küçük parçacıktan oluşur. Aslında her parça bir göz gibidir. Çünkü her birinin, beyne bağlı kendi özel merceği ve ışığa duyarlı hücreleri vardır.
İnsan gözünün tek lensi vardır ve bu lens, etrafındaki kaslar sayesinde şekil değiştirerek uzağa ya da yakına odaklama yapabilir. Böceklerin gözlerindeki lenslerin şekli ise değişmez, bu yüzden odaklama yapamazlar. Ancak bu canlılar kendi ihtiyaçlarına yönelik görme yeteneğine sahiptir:
Avlanmak ve çiftleşmek için, sıçrayan bir örümceğin sahip olduğu en önemli yetenek; harika görme kapasitesidir. Hayvan sekiz gözüyle tüm çevresini görebilir, kendi büyüklüğünün “yirmi katı” uzaklıktaki detayları ayırt edebilir. Yan gözler harekete karşı duyarlı olup, insandakine benzer bir çevresel görüş sağlar. Örümcek, hareketli bir cisim algıladığında, ona doğru döner ve ön orta gözlerini cismin üzerine kilitler. Bu büyük gözlerdeki iç tüpler, bireysel ya da toplu olarak hareket ederek kısa sürede tarama yapabilirler.
Kız böceği saatte 30 km.’ye varan bir hızla uçar. Bu denli hızlı uçan canlı, havada bir yere çarpmamak için iyi çalışan duyu organlarına sahip olmalıdır. Kız böceği, başının iki yanında yer alan “mozaik yapılı” ve iyi görüş sağlayan gözleriyle çok güvenli bir şekilde uçar. Hayatları çevrelerini görmelerine bağlı olduğundan kız böcekleri geceleri avlanmazlar. Alt ayağını önünde minik bir sepet gibi tutup bununla kendinden küçük böcekleri yakalayan kız böceği bir gündüz avcısıdır.
Böcekler Mimarlık Bilgilerine Sahip Olarak Doğarlar
Yüce Allah, Kuran’da “Dağlarda, ağaçlarda ve onların kurdukları çardaklarda kendine evler edin.” (Nahl Suresi, 68) diyerek balarısına yuvasını yapmayı ilham ettiğini bildirmiştir. İnsanların mimar olabilmek için uzun yıllar çaba sarf etmesine rağmen, balarısında olduğu gibi canlıların tamamının yuvalarının yerini, inşaat tekniklerini, kullanacakları malzemeleri doğdukları andan itibaren bilmeleri, bu bilgileri gelecek nesillere aktarmaları sonsuz merhamet ve şefkat sahibi olan Yüce Rabbimiz‘in ilhamıdır. Böceklerin yuva yapmalarının amacı da yumurtalarını korumak ve yavruların uygun bir ortamda büyümesini sağlamaktır.
Kum kazıcı yaban arılarının bir türü olan A.hungarica arıları, yuva yapımında oldukça özenlidirler. Öncelikle çeneleri arasına aldıkları taşları yuvaya taşırlar. Getirilen taşlar, yaban arısının yuvasını oluşturacak galerilerin açılmasında kullanılır. Galeri açma işleminin 1-2 dakikada tamamlanmasına karşılık, galerilerin taşlarla düzeltilmesi ve parlatılması yarım saat ila 1 saat arasında vakit alabilir. Toprağın kazılması sırasında yabanarısı 7 taş değiştirir. Ayrıca yaban arıları yuva yapımında kullanılacak olan harcın hammaddesi olan kuru toprağı nemli hale getirmek için de çiçek nektarından faydalanırlar.
Bahçe örümcekleri, ağlarını dışarıdan çerçeveleyen iplikçiğin alt ortasından kısa saplı bir ipliğe ağırlık bağlayarak oluştururlar. Ve ağı gergin hale getirirler. Bu ağırlık havada sallanarak ağı sağlam hale getiren bir taş parçası, bir ağaç parçası ya da bir salyangoz kabuğu olabilir. Bilim adamları ağa asılı durumda bulunan ağırlığı hafifçe yukarı kaldırdıklarında ve tekrar serbest sallanmasını engellediklerinde, yuvasında beklemekte olan örümceğin hemen geldiğini ve mekanizmayı kontrol ettiğini, daha sonra da ağırlığın tekrar havada serbest olarak sallanabilmesi için örümceğin ipliği kısalttığını gözlemlemişlerdir. Gözlemlerinden çıkardıkları sonuç bütün bu hareketlerin örümcek tarafından ağın sağlamlaştırılması için “amaçlı” olarak yapıldığıdır.
Tropik ve ılık iklimlerde yaşayan kağıt arıları yuva yaparken ilginç bir yöntem kullanırlar. Kraliçe arı baharda uykudan kalkarak yuva yapmak için uygun bir yer arar. Yuvası açık olacağı için bunun şiddetli rüzgar alan ve güneşi fazla gören bir yerde yapılmaması gereklidir. Bu yüzden kağıt arısı yuvasını daha çok evlerin saçaklarına, çatılarına ya da ağaçların dallarına yapar. Kraliçe yuvayı bir tür kağıttan yapar. Çenesiyle bir ağacı kazıyarak odun çıkarır. Bunu çiğneyerek salya salgısıyla karıştırır ve böylece kendi kağıdını oluşturur. Önce bir damın ya da dalın altına yassı bir temel yapar. Bundan çıkan kısa bir sopa, yuvanın ana bölümlerini yani küre biçimli kovanı oluşturan üreme hücrelerine takılır.
Kedi güveleri, Notondontid (sırtı dişliler) diye adlandırılan familyadandırlar. Tırtılları, Temmuz ve Ağustos ayları boyunca beslenirler. Sonra, beslendikleri ağacın gövde ya da dallarının, kabuklarında bir yarık seçerler. Kedi güvesi tırtılı ipekten kozasını örerken bunun tabanına ağaç kabuğu parçaları ve çiğnenmiş odun katar. Böylece kozayı çevresinden ayırt etmek zorlaşır. Koza sağlam yapılıdır. Güvenin kozadan çıkmasına yardım eden iki mekanizma vardır. Bunlardan biri mekanik, diğeriyse kimyasaldır.
Güve, kozanın içindeki pupa kabuğundan çıktığı zaman, bir parçası başındaki küçük çengellere takılıp kalır. Bu parçada çok sivri uçlu iki diken vardır. Güve bunlarla kozada delik açar ve delikten geçtikten sonra bu kesici aleti ayaklarıyla iterek başından atar. Kesme işini güvenin ağzından salgıladığı yoğun olmayan “sodyum hidroksit” kolaylaştırır. Bu sıvı, ipekten oluşan katı duvarı yumuşatıcı özelliğe sahiptir.
Doğayı inceledikçe, hep aynı gerçekle karşılaşırız. Canlılar, evrim teorisinin “tesadüf” iddiasını tamamen geçersiz kılan, son derece iyi sistemlerle donatılmış kompleks yapılara sahiptirler. Her canlı, kendi üzerinde, yaratılmış olduğunu bize gösteren deliller taşımaktadır. Böcekler canlıların akılcı davranışlarına örnek oluşturan delillerden yalnızca biridir. Tüm bu muhteşem yaratılışın sahibi ise, göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunan her şeyin Rabbi olan Yüce Allah’tır.
Böceklerin Sergiledikleri Yetenekler Evrim Teorisini Çıkmaza Sokar
Böceklerin sergiledikleri üstün yetenekler, evrim teorisinin geçersizliğini bir kez daha ispatlar. Çünkü böceklerin sahip oldukları bu yetenekler, hiç değişmeden günümüze kadar gelmiştir ve onların evrim geçirmediklerini ortaya koymaktadır.
Böcekler, sergiledikleri bu yeteneklerle ve özelliklerle kendilerini kusursuz yaratan üstün bir gücün, Yüce Allah’ın varlığının delillerindendirler. Bu canlıları da, gökleri, yeri ve ikisinin arasında bulunanları da Yüce Allah yaratmıştır. Allah, üstün ve benzersiz aklının delillerini görebilmemiz için birbirinden kusursuz, birbirinden detaylı sistemler var etmiştir. Allah Kuran’da bu gerçeği şöyle haber vermiştir:
“Yeryüzünde kesin bir bilgiyle inanacak olanlar için ayetler vardır.” (Zariyat Suresi, 20)
Böceklerin bilim adamları tarafından her geçen gün yenileri keşfedilen olağanüstü özellikleri, tüm böcek türlerinin başlı başına birer yaratılış harikası olduğunu gösterir. Bu canlıların her birinin yaratılışında öyle hassa dengeler söz konusudur ki, bu son derece kusursuz ve detaylı sistem karşısında Yüce Allah’ın kadri, kuvveti, yaratışındaki incelikler çeşitlilik ve üstün akıl bir kez daha kavranır. Yüce Allah her şeyi olduğu gibi böcekleri de üstün bir ilim ve hikmetle yaratmıştır.