Süngerlerin Kimyasal Etkileri Modern Tıbba Nasıl Yol Gösteriyor
Doğadaki diğer canlılarda bulunan, kalp, beyin, ciğer gibi organlar süngerlerde bulunmaz. Bunun yanı sıra bu canlıların bir sinir sistemi de yoktur ancak sahip oldukları savunma mekanizması, bilime özellikle tıp alanında yol göstermektedir.
Hiçbir akla veya müstakil bir güce sahip olmayan bu canlılar, bilim adamlarının laboratuvar ortamlarında uzun çalışmalarla geliştirmek için uğraş verdikleri ilaçları kendi vücutlarında üretebilmektedir. Evrimin geçersizliğini ortaya koyan süngerler, hiç şüphesiz Yüce Rabbimiz’in üstün yaratma sanatının tecellilerindendir.
Süngerler denizlerde yaşayan bir hayvan türüdür. Boyları birkaç santimetre ve 2 metre arasında değişir. 5000’den çok türü olan bu hayvanların çok büyük bir bölümü denizlerde, geri kalanları da tatlı sularda yaşarlar. Hemen hemen her derinlikte farklı çeşitlerde süngerlere rastlamak mümkündür.
Evrimciler, beyinleri olmayan, besin elde etmek için suyu bir kanal ve boşluk sistemi yoluyla pompalayan bu canlıları, sözde “en basit çok hücreli canlı grubu” olarak tanımlarlar. Ancak süngerlerin sanıldığı gibi basit canlılar olmadıkları, Yüce Allah’ın üstün yaratışının eseri olan kimyasal etkiler ile donatıldıkları araştırmalarla ortaya konmuştur.
Süngerlerin Filtre Görevi
Süngerler, vücutlarının iç ve dış bölümlerine dağılmış birkaç değişik yapıdaki hücrelerden oluşur. Süngerleri, diğer hayvanlardan ayıran, vücutlarındaki yaka hücreleri tarafından oluşturulan odacıklardır. Bu hücrelerin merkezlerinde ise kamçıyı andıran küçük çıkıntılar bulunur. Bu kamçılar küçük vuruş darbeleriyle vücuda su, oksijen ve besin maddelerini iletirler.
Süngerin beslenmesinde aracı olan yaka hücreleri, sudaki bakterileri, küçük yosun ve organik atıkları yuttuktan sonra bunları besin torbacığı denilen hücrelere geçirirler. Bunlar da sindirdikleri besinleri diğer hücrelere iletirler. Ayrıca süngerin vücudundaki tüm hücreler birbiriyle oksijen ve karbondioksit değişimi yaparlar.
Sünger, son derece detaylı bir yaratılışa sahiptir. Örneğin; On santim boyunda ve iki santim kalınlığında bir süngerin iki milyonu aşkın yaka hücresi vardır. Bu sünger kanallarından günde 110 litre su pompalanabilir. Bu özellikleriyle canlı bir sünger, etkin bir filtre görevini görür.
Hiçbir akla hatta bir beyne bile sahip olmayan bir canlı olan sünger, fabrikada üstün teknoloji ve bilgi ile üretilen bir filtreden çok daha üstün bir teknoloji sergilemektedir. Tesadüfen oluşması imkansız olan süngerin bu muhteşem ve son derece kompleks yapısı, kuşkusuz Yüce Rabbimiz’in yaratma sanatının sonsuz sayıdaki örneklerinden biridir. Bu örnekler, Allah’ın canlılardaki kusursuz sanatını keşfetmek için birer yoldur. Bu gerçek, Kuran’da şu şekilde haber verilir:
“Sizin yaratılışınızda ve türetip-yaydığı canlılarda kesin bilgiyle inanan bir kavim için ayetler vardır.” (Casiye Suresi, 4)
Süngerlerden, İlaç Endüstrisine…
Bazı sünger türleri, zehirli kimyasal bileşikler üretirler. Ürettikleri bu zehri ise kendilerini savunmak için kullanırlar. Süngerlerin bu zehirli kimyasal salgıları onları yalnızca avcılardan korumakla kalmaz; saldırgan kabuklu hayvanlara karşı da bir savunma oluşturmalarını sağlar.
Bilim alanında ve günlük hayatta süngerlerden binlerce yıldır yararlanılmaktadır. Süngerlerden, günümüzde en yoğun yararlanıldığı alan ilaç endüstrisidir. Süngerlerin kendilerini savunmak için ürettiği zehirler, insan vücudundaki değişik sistemleri çeşitli şekillerde etkiler ve doğru miktarda kullanıldığında bu zehirler ilaç etkisi göstererek tedavi edici olarak kullanılırlar.
Süngerlerin zehirli kimyasal bileşikler bakımından zengin olduğunu keşfeden bilim adamlarına göre bu organizmalar, bir kabuk ya da iğne yardımıyla ya da kaçarak korunmaya çalışmaktan çok, kendilerini kimyasal yollarla savunmaktadırlar. Burada söz konusu olan kimyasal maddeler üreten ve kendini savunan; laboratuvarda çalışan eğitimli bir bilim adamı değil, hiçbir akla ve şuura sahip olmayan deniz süngeridir. Elbette böyle bir canlının kendini kimyasal yolla savunmayı düşünebilmesi ve bu hedefe yönelik kimyasalları bilerek, onları üretebilmesi mümkün değildir. Süngerler de diğer tüm canlılar gibi Yüce Rabbimiz’in ilhamıyla hareket etmektedirler.
Tıp, Süngerlerden Nasıl Faydalanıyor?
Bakterilerle beslenen süngerlerin, süzdükleri suda bulunan bakterilere karşı çok güçlü bir bağışıklık sistemleri olduğunu fark eden bilim adamları, bu antibiyotik etkiyi insan sağlığı yararına kullanmanın yollarını da bulmuşlardır.
Yapılan klinik araştırmalar sonucu, bir sünger türünde bulunan AS-2 adı verilen molekülün, insan bedenindeki kanserin ilerlemesine yol açan hücre bölünmesini engellediğine ilişkin sonuçlar elde edildi. Daha sonra yapılan araştırmalardan da benzer sonuçlar alındı ve;
Dysidea frondosa adlı pasifik süngerinden elde edilen bir bileşiğin ateş düşürmek için, Phahertis simplex adlı sünger türünün ürettiği kimyasal bileşiklerin organ naklinden sonra vücutta ortaya çıkabilecek olumsuz tepkileri azaltmak için kullanılabileceği saptandı.
Ayrıca; süngerlerden elde edilen kimyasal bileşikler, kalp-damar, mide-bağırsak hastalıkları ve tümör oluşumunu engelleyen ilaçların yapımında da kullanılmaktadır.
Süngerlerle ilgili yapılan çalışmalarda, immüno süpresif (savunma sistemini baskılayan), anti enflamatuar (iltihap önleyici), antikanser, antibiyotik ve analjezik (ağrı kesici) etkili maddelerin muhafaza edildiğini ifade eden bilim adamları; klinik çalışmaları tamamlanmak üzere olan ve kanser tedavisinde kullanılacak olan yeni bir ilacın da yapımında son aşamaya gelindiğini bildirmişlerdir.
Süngerlerden Gelen Kanser Tedavisi
Yapılan araştırmalar sonucu denizlerde üreyen sünger ve bakterilerin, eklem iltihabı ve kansere karşı etkili bir ilacın yapımında kullanılabileceği yolunda umut verici bulgular elde edildi. “Okyanuslardaki canlı organizmaların, milyonlarca yıldır kendilerini hastalıklardan korumak amacıyla kimyasal savunma yöntemleri kullandıklarını” belirten California Scripps Enstitüsü yetkilisi William Fenical ise, ilaç firmalarının, şimdiye kadar karada yetişen bitkilerden yararlanarak antibiyotik, ağrı kesici ve kanser ilacı ürettiklerini, ancak bu kaynakların artık tükendiğini kaydetti.
Florida Okyanus Araştırmaları Enstitüsü’nden yapılan açıklamaya göre, bir süngerin, içine giren bir parazitin hızla üreyen hücrelerini öldürmek için başvurduğu kimyasal savunma yöntemi, insan vücudundaki kanserli hücrelerin yok edilmesinde kullanılabilecek. (Associated Press June 21, 1998)
Deniz süngerlerinin ürettiği kimyasallarda kanseri tedavi edici maddeler tespit edilmesi, ilaç firmalarının da dikkatlerini bu canlılara yöneltmesine sebep oldu. Avustralya Deniz Araştırmaları Kuruluşu (AIMS) yetkilileri ve bir ilaç firmasının, süngerlerden elde edilecek maddelerden kansere karşı ilaç üretmek için anlaşmaya vardıkları belirtildi.
Avustralya Deniz Araştırmaları Kuru-luşu yetkilileri, süngerlerden elde edilen maddelerin sağlam hücrelere zarar vermeden bir veya iki tip kanser hücresini yok ettiğini belirttiler. Bu kuruluşta görevli Lyndon Llewellyn, göğüs kanseri veya kan kanserine karşı potansiyel etki gösteren organizmalar belirlediklerini kaydederek, “Bu organizmaların içindeki kimyasal maddeler hücreleri öldürüyor. Bunlardan bazıları şimdiden tanımlandı ve klinik öncesi aşamadalar” diye konuştu. (aims.gov.au/news/pages/news-items-jandec03.html)
Sonuç:
Hiç şüphesiz bir beyne bile sahip olmayan süngerin, tıbba yol gösterecek, insanların hastalıklarını iyileştirecek bir kimyasal bilgisine kendiliğinden sahip olması düşünülemez. Çok açıktır ki bu canlı, Yüce Allah tarafından sahip olduğu detaylarla özel olarak yaratılmış, insanların kullanımına sunulmuştur. Tüm canlıları sahip oldukları mükemmel özelliklerle yaratan Yüce Rabbimiz, bu gerçeği Kuran’da şu şekilde haber vermektedir:
“Kendinden (bir nimet olarak) göklerde ve yerde olanların tümüne sizin için boyun eğdirdi. Şüphesiz bunda düşünebilen bir kavim için gerçekten ayetler vardır.” (Casiye Suresi, 13)
Süngerlerin İlginç Özellikleri
Süngerlerin iskeletleri, kristal iğneciklerden (spikül), sponjin denen bir proteinden ya da bunların karışımından oluşur. Por adı verilen gözenekler sayesinde suyu süzerek çekerler ve sonra minik boşaltım deliklerinden geri püskürtürler.
Serin ve tuzlu sularda yaşayan süngerler hareketsiz olduklarından, kendi yakınlarına gelen yiyecekleri hidrolik sistemlerinin yardımıyla sudan süzerler.
Süngerler genellikle gözle görülemeyecek kadar küçük organik maddeler, diatomlar ve bazı tek hücreli mikroskobik bitkiler, ölü ya da canlı planktonlar ve bakterilerle beslenirler.
Süngerlerin dikkat çeken özelliklerinden biri, çok küçük bir bölümden, yeniden bütün bir sünger haline gelebilmeleridir. Dalgaların etkisiyle yerinden kopan bir süngerin kalan parçasından, zamanla yeni bir sünger oluşabilir. Aynı şekilde kopup ayrılmış olan parça da başka bir yere yapışıp kendini yenileyebilir.
Süngerler; fosil kayıtlarındaki izleri yarım milyar yıldan daha öncesine kadar uzanan oldukça eski canlı grupları arasındadır. Bazı bilim adamları süngerleri hayvan grubu içinde değerlendirirken bazıları da özel hücre grupları olarak tanımlarlar. Bilim adamlarını bu şekilde düşünmeye iten neden ise süngerlerin kalp, karaciğer, beyin ve diğer organlara sahip olmamasıdır. Süngerler anatomilerinin sadeliğine rağmen, komp-leks ve farklı iskelet sistemler oluşturabilen yaratılış mucizeleridir.