Bukalemundaki Harika Tasarım
Bukalemunların bulundukları ortama göre renk değiştirebilmeleri görülmeye değer bir olaydır. Zira bukalemun öylesine üstün bir kamuflaj yeteneğine sahiptir ki, bu işi yapmaktaki çabukluğu ile insanı hayrete düşürür.
Bukalemun, derisinin altındaki kırmızı ve sarı renk taşıyıcıları, mavi ve beyaz yansıtıcı tabakayı ve en önemlisi de rengini koyulaştıran “kramotofor” hücrelerini büyük bir ustalıkla kullanabilir. Örneğin bir bukalemunu sapsarı bir ortama koyduğunuzda vücudunun renginin de hızla sarı renge dönüştüğünü ve ortama uyum sağladığını görürsünüz. Üstelik bukalemun sadece tek bir renge değil alacalı renklere de tam bir uyum gösterebilmektedir. Bunu başarabilmesinin sırrı ise bu usta kamuflajcının derisinin altındaki renk hücrelerinin boyutça büyümeleri ve hızla yer değiştirerek bulundukları yere uyum göstermeleridir. Bugün bilim adamları bukalemunlara bakarak renk değiştirebilen ürünler tasarlamaya çalışmaktadırlar.
Peki bukalemun bu son derece mükemmel değişimi kendi kendine yapmış olabilir mi?
Böyle bir işlemi bukalemunun kendi iradesiyle yaptığını iddia etmek elbette ki akıl dışı olacaktır.Çünkü bir sürüngenin kendi bedeninin görünümünü belirlemesi, hatta görünümünü değiştirecek bir sistemi vücudunun içine yerleştirmesi elbette ki mümkün değildir. Böyle üstün bir yeteneğin tesadüfen oluştuğunu iddia etmek de tamamen tutarsız ve anlamsız bir iddiadır. Doğadaki hiçbir mekanizma böyle kusursuz bir yeteneği oluşturma ve ihtiyacı olan canlıya verme gücüne sahip değildir. Çünkü bu canlının vücudundaki hücrelere, atomlara hakim olan ve bunlar üzerinde dilediği ayarlamayı yapan bir mekanizma doğada mevcut değildir.
Bukalemunları da yeryüzündeki diğer tüm canlılar gibi Allah yaratmıştır. Allah yaratma sanatındaki benzersizliğini bize bukalemunda da göstermektedir. Allah üstün ve güçlü olandır.
“Göklerde ve yerde olanların tümü Allah’ı tesbih etmiştir. O, üstün ve güçlü (aziz) olandır, hüküm ve hikmet sahibidir. Göklerin ve yerin mülkü O’nundur. Diriltir ve öldürür. O, her şeye güç yetirendir.” (Hadid Suresi, 1-2)