Gökyüzünde Özen İçinde Yaratılmış Yollar: Yörüngeler
Gündelik hayatta, ‘hız’ deyince aklımıza ilk gelen şeylerden biri otomobillerdir. Günümüz teknolojisi sayesinde bir otomobil saatte 200 kilometre ve üstü gibi yüksek hızlara çıkabilir. Ancak bu kadar yüksek hız mühendisler için çözülmesi gereken birçok sorunu da beraberinde getirir.
Sorunlardan ilki titreşimdir. Titreşim hem hareketli sistemin bütünlüğünü, hem de konforu olumsuz etkilediği için kontrol altına alınmalıdır. Bunun için amortisörler titreşimlerin olumsuz etkilerini en aza indirmek üzere tasarlanmışlardır.
Diğer bir sorun, tutunmadır. Yüksek hızla giden bir aracın, hızı nedeniyle yoldan çıkma, savrulma ihtimali çok yüksektir. Bu nedenle mühendisler arabanın savrulmasını önleyecek özel frenleme sistemleri tasarlarlar.
Bir sorun da yüksek sestir. Formula1 yarışlarındaki arabaların çıkardığı seslerden bunun ne kadar büyük bir sorun olduğunu anlamak mümkündür.
Hızı saatte 100 kilometrenin üzerine çıkan arabalarda tüm bu olumsuzluklar kendini iyice hissettirir. Üzerinde yaşadığımız dünya ise uzayda saatte tam 108.000 kilometre hızla yol almasına rağmen bu olumsuzlukların hiçbirine rastlanmaz. Bir otomobilden bin kat hızlı gitmesine karşın, yeryüzünde bundan dolayı ne bir titreşim olur, ne rahatsız edici bir ses duyarız, ne de uzaya savrulup gideriz. Üzerinde yaşadığımız gezegen uzayda korkunç bir hızla yol alırken, biz hiçbir şey olmamış gibi spor yapar, yemek pişirir, uyur; kısacası günlük hayatımıza devam ederiz.
Yeryüzü, bize otomobiller ile kıyaslanmayacak bir konfor sunar. Allah; ısıtması, havalandırması, aydınlatması ile yeryüzünü canlılar için ideal bir yer olarak yaratmıştır. Bu gerçek, bir ayette şöyle anlatılır:
“O, sizin için yeryüzünü bir döşek, gökyüzünü bir bina kıldı. Ve gökten yağmur indirerek bununla sizin için (çeşitli) ürünlerden rızık çıkardı. Öyleyse (bütün bunları) bile bile Allah’a eşler koşmayın.” (Bakara Suresi, 22)
Peki ya Ortamdaki Diğer Cisimler de Hareketliyse?
Hareketli sistemler, doğabilecek sorunlar önceden dikkate alınarak özenle tasarlanırlar. Sistemdeki her bir parçanın ayrı bir önemi vardır. Yapılan ayarlamalarla hızın neden olacağı sorunlar kontrol altına alınır. Peki, hareketlilik sadece tasarladığınız sisteme özgü değilse? Ortamda onlarca hareketli cisim varsa, yine de düzen bir düzen kurmak mümkün müdür?
Okul yıllarında ilk öğrendiğimiz şey tüm gezegenlerin Güneş’in etrafında döndüğüdür. Gezegenler haricinde kuyrukluyıldızlar, göktaşları ve gezegenlerin uyduları gibi çok sayıda gökcismi de Güneş etrafında, ‘yörünge’ olarak isimlendirilen dairesel yollarda hareket eder.
Bilimsel gelişmelerle tespit edilmiş olan yörüngelerden, bundan bin dört yüz sene önce vahyedilmiş olan Kuran’da söz edilmektedir. Bu konudaki ayetlerden birinde şöyle buyurulmaktadır:
“… Her biri bir yörüngede yüzüp gitmektedirler.”(Yasin Suresi, 40)
Yörüngeler Gerçekten Dairesel mi?
Yıldızların pozisyonlarını ve gezegenlerin hareketlerini tam olarak haritalandırma amacını güden astrometri (gökölçüm) bilimi ve yine gök cisimlerinin hareketlerini inceleyen gök mekaniği, bu kompleks yörüngesel hareketleri tespit etmek için ortaya çıkmış olan bilim dallarıdır.
Eski zamanlarda gök bilimciler, yörüngelerin sadece dairesel olarak tarif etmişlerdir. Aslında bu çok yetersiz bir tariftir. Gökcisimlerinin yörüngeleri çok daha kompleks ve şaşırtıcı geometrik şekillerde de olabilmektedir. Günümüzde gök cisimlerinin dairesel, eliptik, parabolik ve hiperbolik gibi çeşitli matematiksel düzenlerde yörüngeleri olduğu bilinmektedir.
En basit yörüngeler bile “dairesel” denip geçilemeyecek kadar şaşırtıcı bir yapıdadır. Aslında spirale daha çok benzerler. Bir spirali çizmek bile bir birikim ve bilgiyi gerektirir. Gezegenlerin spirale benzeyen hareketleri ise bir kâğıttaki gibi iki boyutta değil, üç boyutlu uzayda gerçekleşir. Bu hareketi bir düzen içinde gerçekleştirmek bir yana, çizmek ya da bilgisayarda canlandırmak bile bir hali zordur.
Yörüngeler Neden Dairesel Değil?
Güneş pek çok kişinin sandığı gibi uzayda sabit bir yerde durmaz. Kuran’da da Güneş ve Ay’dan bahsedilirken her birinin belli bir yörüngesinin olduğu vurgulanır. Enbiya Suresi’nde şöyle buyurulur:
“Geceyi, gündüzü, Güneş’i ve Ay’ı yaratan O’dur; her biri bir yörüngede yüzüp gidiyor.” (Enbiya Suresi, 33)
Bu ayette geçen “yüzme” kelimesi Arapçada “sabaha” olarak ifade edilir ve Güneş’in uzaydaki hareketini anlatmak üzere kullanılmaktadır. Bu kelime Güneş’in uzayda hareket ederken kontrolsüz olmadığı, ekseni üzerinde döndüğü ve dönerken bir rota izlediği manasındadır.
Kuran’da bildirilen bu gerçek ancak çağımızdaki astronomik gözlemlerle anlaşılmıştır. Astronomi uzmanlarının hesaplarına göre Güneş, galaksi merkezinin çevresinde, saatte 792.000 km’lik muazzam bir hızla hareket etmektedir. Bu, insan yapısı en hızlı araç olan X-43A’nın yaptığından 11.000 kat daha büyük bir hız.
Gezegenler bir yandan Güneş etrafında dönerken diğer yandan Güneş’i takip ederler. Takip nedeniyle gezegenlerin yörüngeleri bir daireden çok spirale benzer. Aslında gezegenlerin yörüngesi, yayların helezon adı verilen şekline daha çok benzer. Resimdeki mavi çizgiler girdaba katılmış gibi görünen gezegenlerin izledikleri yolları gösteriyor. Eğer Güneş’in hareket doğrultusunun karşısına geçip bakarsanız gezegenlerin yörüngesi dairesel olarak görünür. Bu dairesel gibi görünen yörüngelerdeki en ufak bir sapmanın bile sistemi altüst edecek kadar önemli sonuçlar doğurabileceği hesaplanmıştır. Örneğin, Dünya yörüngesinde, normalden fazla veya eksik 3 mm’lik bir sapmanın yol açabilecekleri, bir kaynakta şöyle tarif edilmektedir:
Dünya, Güneş çevresinde dönerken öyle bir yörünge çizer ki, her 18 milde doğru bir çizgiden ancak 2,8 mm ayrılır. Dünya’nın çizdiği bu yörünge kıl payı şaşmaz; çünkü yörüngeden 3 mm’lik bir sapma bile büyük felaketler doğururdu: Sapma 2,8 yerine 2,5 mm olsaydı, yörünge çok geniş olurdu ve hepimiz donardık; sapma 3,1 mm olsaydı, hepimiz kavrularak ölürdük. (1)
Güneş’in ve Diğer Yıldızların Yörüngeleri Nasıldır?
Dünya’nın Güneş etrafında böyle hassasiyetle konumlanmış yörüngesi aslında buraya kadar anlatılanlardan çok daha kompleks ve şaşırtıcıdır. Güneş’in yörüngesi aslında sanıldığı gibi doğrusal değildir.
Samanyolu Galaksisi’ne iyice yaklaşıp Güneş’in uzaydaki gerçek yörüngesine bakalım. Güneş, Samanyolu Galaksisi’nin merkezinde dairesel bir yörünge izler. Ancak bu yörünge bir yay gibi çeşitli eğimlere sahiptir. Yukarıdaki resimde beyaz çizgiler yörüngenin, galaksi düzleminin üstünde kalan yerleri göstermektedir. Parçalar halinde yer alan koyu çizgiler galaksi düzleminin altında kalıyor. Bu resimden de anlaşılacağı üzere Güneşimiz Samanyolu Galaksisinin içinde tıpkı bir yunusun suya dalıp çıkması gibi ilerlemektedir.
Yukarıdaki resimde ise yay gibi kıvrılan bu sarı çizgi, Güneş’in Samanyolu Galaksisi içindeki yörüngesini, bunun etrafındaki mavi çizgiler de gezegenlerin yörüngelerini gösteriyor.
İçinde bulunduğumuz Samanyolu Galaksisi’ndeki tek yıldız Güneş değil şüphesiz. Galaksimizde Güneş dışında yaklaşık 250 milyar yıldız daha var. Bu yıldızların hepsi Güneş gibi kompleks birer yörüngede seyrediyor. Sayıları yüz milyarları geçen, hızları ise saatte yüzbinlerce kilometre olan 250 milyar yıldız birbirinin içinden geçip giden yörüngelerin üzerinde ilerliyorlar. Şimdi bu düzenin her birinin içinde yüz milyarlarca yıldız bulunan 300 milyar galakside gerçekleştiğini bir düşünün. Üstelik galaksilerin zaman zaman bir birinin içinden geçtiğini de göz önüne alın. Şüphesiz böylesine muazzam bir düzeni evrimcilerin iddia ettiği gibi sadece rastlantılar ile açıklamak imkânsızdır. Bu düzenin her milimetrekaresinde üstün bir Akıl yani Allah’ın yaratma sanatı vardır.
Diğer Yıldızları Bırakıp Güneş’imizin Yörüngesine Daha Dikkatli Bakalım: Dünya’nın milimetre sapmayan yörüngesi, Güneş’in takip ettiği yörüngenin çevresinde dolanır. Güneş’in bu yörüngede saatte 792.000 km hızla gittiğine göre, Dünya’nın Güneş’e yetişip çevresinde dönmek için ne kadar süratli ve kompleks bir yol izlediğini bir düşünün.
Güneş Samanyolunun merkezinin yakınından geçen bir yörüngeye sahip olsaydı…
Güneş’in uzaydaki yörüngesi de tıpkı Dünya’nın yörüngesi gibi Allah’ın özen içinde var ettiği özel bir yoldur. Astronomi profesörü Guillermo Gonzalez bu muhteşem yaratılışın taşıdığı özellikleri şöyle açıklar:
- Güneş, galaksimizin Sagittarius ve Perseus spiral kollarının arasında yol alır. Yerimiz spiral kolun üzerinde olsaydı, bizim için ölümcül olabilecek aktif yıldız patlamalarına maruz kalırdık.
- Eğer yolumuz galaksinin merkezine daha yakın geçseydi sonuç yine ölümcül olurdu. Galaksi merkezindeki karadelikten kaynaklanan yüksek radyasyon yaşam formları için çok tehlikelidir.
- Eğer yörünge galaksinin daha dış kısımlarında olsaydı, buralar gezegen oluşumuna izin vermeyen koşularda olduğundan, Dünyamız asla var olamazdı.(2)
Şu anda Samanyolu Galaksi’nin yerleşime en uygun bölgesinde bulunuyorsunuz. Güneş Sistemi’nin galaksi haritasındaki yerini araştıran bilim adamları tüm hayatı yok edecek kadar yıkıcı kozmik fırtınalardan ve karadeliklerden uzak ve güvende olduğumuzu ifade ediyor.
Güneş Samanyolunun kollarından geçen bir yörüngeye sahip olsaydı…
Güneş’in galaksinin tehlikeli koridorlarına sokulmadan ve özel ayarlanmış bir yörüngede akıp gitmesi Allah’ın tesbit ettiği bir müstakardır:
“Güneş de, kendisini için (tesbit edilmiş) olan bir müstakarra doğru akıp gitmektedir. Bu, üstün ve güçlü olan, bilen (Allah)ın takdiridir.” (Yasin Suresi, 38)
Dokunmuş Gökyüzü
“Özen içinde yollar ve yörüngelerle donatılmış’ göğe andolsun.” (Zariyat Suresi, 7)
Bu ayette “donatılmış” olarak çevrilen “elhubuk” kelimesi “habeke” fiilinden türemiştir. Bu fiil ise “bir şeyi iyi ve sıkı dokumak; örmek; sıkı sıkıya bağlamak, iyice düğümlemek; tertip etmek” anlamlarına gelmektedir. Ayette bu kelimenin kullanılması son derece hikmetlidir.
Güneş Samanyolunun merkezinden daha uzakta olan bir yörüngeye sahip olsaydı…
Evrendeki yörünge ve yollar, öylesine yoğun ve birbiri içine geçmiştir ki, adeta bir kumaş dokusundaki gibi birbirleri ile kesişen hatlar oluşturmaktadır. İçinde yaşadığımız Güneş Sistemi, Güneş, gezegenler, onların uyduları, meteorlar ve kuyrukluyıldız gibi sürekli hareket halindeki gök cisimlerinden oluşur. Güneş Sistemi de 400 milyar yıldız içeren Samanyolu Galaksisi içinde bir yol izler. Uzayda ise milyarlarca galaksi olduğu tahmin edilmektedir. Binlerce kilometrelik hızla dönen gök cisimleri, sistemler, birbiriyle çarpışmadan, uzayda birbirini kesen yollar izlerler.
Pittsburgh Üniversitesi’nden Dr. Carlo Rovelli, bu durumu “İçinde yaşadığımız uzay, inanılmaz derecede kompleks dokunmuş bir ağ” şeklinde belirtir.(1)
Dr. Carlo Rovelli
Teorik fizikçi Lee Smolin, Kuantum Çekimine Üç Yol adlı kitabında “İplik Nasıl Dokunur” adlı bir bölüme yer vermekte ve konu ile ilgili şunları ifade eder:
… Uzay ilmikler ağı şeklinde ‘dokunmuş’ olabilir… tıpkı bir kumaş parçasının iplikler ağı halinde ‘dokunmuş’ olması gibi. (3)
Bu bilim adamlarının eserlerinde yörüngeleri tarif etmek için kullandıkları iplik, ağ, dokuma gibi ifadelerin, on dört asır önce vahyedilmiş olan Kuran-ı Kerim’deki ifadelerle taşıdığı benzerlik bir diğer Kuran mucizesidir.
Galaksi içindeki yıldızların yörüngeleri bir dokumadaki iplikçikler gibi iç içe geçmiş karmaşık bir düzene sahiptir.
Evrenin Yaratılışı Hakkında Düşünmek
Tüm bu harika sistemler hakkında düşünen müminlerin Allah’a duydukları hayranlık, sevgi ve tevekkülleri artar. Çünkü uzaydaki bu kompleks, kalabalık ve çok hareketli sistemlerin çökmeden devam edebilmesi, ancak Âlemlerin Rabbi olan Allah’ın koruması ile mümkün olur. Öyle ki milyarlarca gökcisminin her biri en az dört farklı dönüş hareketi birden yapmakta olduğu halde sistem karışmaz. Hatta dönerken iç içe geçen iki farklı galakside bile dev çarpışmalar yaşanmaz. Bunun haricinde, uzaydaki süpernova patlamaları, her şeyi yutan karadelikler, kimyasal fırtınalar gibi ölümcül tehlikeler de insanlara bir zarar vermez. Hatta varlıklarını dahi fark etmeyiz.
Bu hassas dengeler düşünüldüğünde, yeryüzünde yaşamın var olmasının bir yaratılış mucizesi olduğu daha iyi anlaşılır. Çünkü Allah’ın korumadığı tek bir an dahi tüm kâinatın tarumar olması için yeterlidir.
Öğrendikleri bu bilgilerle, yaşadıkları her an Allah’ın koruması altında olduklarını gören müminlerin Allah’a olan tevekkülleri artar. Allah’tan başka sığınılacak, yardım istenecek bir varlık olmadığını daha iyi görürler. Kendilerini bu büyük tehlikelerden koruyan Rablerine, günlük hayatlarında karşılaştıkları zorluklarda da tevekkül ederler. Allah’ın kullarına şefkat eden, esirgeyen olduğunu hiç hatırlarından çıkarmazlar.
Müminlerin kâinatın yaratılışı hakkında düşündükleri, Kuran’da şöyle haber verilmiştir:
“Onlar, ayakta iken, otururken, yan yatarken Allah’ı zikrederler ve göklerin ve yerin yaratılışı konusunda düşünürler. (Ve derler ki:) “Rabbimiz, sen bunu boşuna yaratmadın. Sen pekyücesin, bizi ateşin azabından koru.” (Al-i İmran Suresi, 191)
Alıntılar
- Bilim ve Teknik, Temmuz 1983
- Lee Strobel, Case of for a Creator: A journalis Investigates Scientific EvidenceanThat Points Toward God, Zondervan, 2004
- Lee Smolin, Three Roads to Quantum Gravity, Basic Books, New York, 2001, s.186