Göçmen Kuşlar Mucizesi

Göçmen Kuşlar Mucizesi

Kuşların nasıl ve neden göç etmeye başladıkları, “göç kararı”nı neye dayanarak aldıkları yüzyıllardır merak ediliyor. Önceleri hayvanların mevsim değişikliğinin bir sonucu olarak göçe başladığı düşünülmüştü. Yani, “yıllar önce göç diye birşey yoktu. Ama şartlar değişince göçler başladı” diyordu bazıları. Oysa göç olayı yön bulma, gıda depolama, uzun süre uçabilme gibi şartlar gerektirmektedir. Bu şekilde yaratılmamış bir hayvanın birdenbire göç eden bir hayvana dönüşmesi mümkün değildir. Zaten yapılan deneyler göç olayının mevsim değişiklikleri ile alakalı olmayıp yeryüzünde kurulmuş bulunan ekolojik dengenin bir parçası olduğunu ortaya çıkartmıştır.

Konuyla ilgili bir çalışmada, bahçe bülbülleri ısı ve ışık gibi iç koşulları değiştirilebilen bir laboratuarda deneylere tabi tutuldu. İçerideki koşullar dışardakinden farklı olarak düzenlendi. Örneğin dışarıda kış mevsimi yaşanırken, laboratuarda bahar ortamı sağlandı. Kuşlar içerdeki şartlara göre vücutlarındaki düzenlemeleri yaptılar. Aynı göç vaktinin yaklaştığı zamanlarda yaptıkları gibi, yakıt için yağ depoladılar. Fakat görüldü ki, kuşlar, yapay mevsime göre kendilerini ayarlayıp, erkenden göç edecekmiş gibi hazırlansalar da, göç hareketine vaktinden önce girişmediler. Dışardaki mevsime uydular. Bu da kuşların göçe başlama kararını mevsim şartlarını gözlemleyerek almadıklarının ispatıydı.

Manzara

Peki kuşlar göç vaktini neye dayanarak belirliyorlardı? Bilim adamları bu sorunun cevabını bulabilmiş değiller. Bu nedenle, canlılarda, kapalı bir ortamda zamanlama yapabilmelerini ve mevsim değişikliklerini ayırdedebilmelerini sağlayan bir “iç saat”in varolduğunu düşünüyorlar. Ama, “kuşların bir iç saati var, bu sayede göç vaktini anlıyorlar” demenin bilim dışı, kaçamak bir cevap olduğu açıktır. Bu nasıl bir saattir, vücudun hangi organına bağlı olarak çalışmaktadır ve nasıl oluşmuştur?

Aynı sistemin sadece tek bir göçmen kuş için değil, bütün göç eden canlılar için geçerli olduğunu düşünürsek bu sorunun cevabı daha da önem kazanır.

Dahası, bilindiği gibi göçmen kuşlar aynı yerden göçe başlamazlar, çünkü hepsi aynı yerde bulunmamaktadır. Çoğu tür, önce belirli bir yerde toplanır, sonra hep birlikte göçe başlarlar. Ama bu zamanlamayı nasıl yapmaktadırlar? Acaba nasıl olup da, bu kuşların sahip oldukları kabul edilen “saat”ler, birbiriyle bu denli uyumludur? Bu denli düzenli bir sistemin bilinçli bir yaratılış olmadan ortaya çıkması elbette mümkün değildir.

Enerji Kullanımı

Manzara
Çok küçük olmasına rağmen uzun göç yolculukları yapabilen kolibri.

Kuşlar uçmak için büyük bir enerji sarfederler. Harcanan bu enerjiyi karşılayabilmek için, kara ve denizdeki tüm canlılardan daha çok yakıta ihtiyaç duyarlar.

Mesela 3.000 km.’lik Hawaii-Alaska mesafesini katedebilmek için birkaç gramlık, minik “sarısalkım kuşu” yolculuğu boyunca 2.5 milyon kez kanat çırpmak zorundadır. Buna rağmen 36 saat gibi uzun bir süre havada kalabilmektedir. Bu yolculuğu sırasındaki sürati ise saatte ortalama 80 km.dir. Bu kadar yorucu bir uçuş sırasında, kuşların kanındaki asit miktarı aşırı derecede artar ve yükselen vücut ısısı nedeniyle de kuş bayılma tehlikesiyle karşı karşıya kalır. Bazı kuşlar bu tehlikeyi karaya inerek engellerler. Peki engin denizlerin üzerinde göç etmekte olanlar nasıl kurtulacaktır? Onun denizin üzerindeyken inebileceği bir kara parçası bulması imkansız gibidir. Ünlü bilimadamı Wöerner Nachtiyall, bu durumda kuşun kanatlarını mümkün olduğu kadar açıp kendini bırakarak serinlediğini gözlemiştir.

Göçmen kuşların metabolizmaları da, bu işi kaldıracak kadar güçlüdür. Örneğin göçeden en küçük kuş olan “kolibri”nin vücudundaki metabolizma hareketi, bir filinkinden 20 kat daha fazladır. Bu sebeple kuşun vücut sıcaklığı 62°C’ye ulaşır.

Yüksek İrtifada Uçuş

Manzara
A. Sarı Salkım Kuşu
B. Sarı Salkım Kuşunun Göç Yolları
1. Kuluçka ve Üreme Alanı
2. Kışlama Yeri

Göçmen kuşların bir bölümü çok yüksek irtifada uçarlar. Örneğin kazlar 8.000 metre yükseklerde uçabilirler. Atmosferin, 5.000 metrede bile deniz seviyesine kıyasla % 63 oranında daha az yoğun olduğu hatırlandığında kazların uçtuğu yüksekliğin ne denli akılalmaz olduğu anlaşılmaktadır. Çünkü, atmosferin bu denli seyrek olduğu bir yükseklikte uçan kuş, daha hızlı kanat çırpmak ve dolayısıyla daha fazla oksijen bulmak zorundadır.

Ancak bu hayvanların ciğerleri, yükseklerdeki oksijenden maksimum oranda faydalanabilecek şekilde yaratılmıştır. Memeli hayvanlarınkinden farklı bir şekilde çalışan akciğerler, kuşların seyrek havada normalden fazla enerji almalarını sağlar.

Mükemmel Duyma Yeteneği

Kuşlar göçleri sırasında hava olaylarına da dikkat ederler. Örneğin yaklaşan bir fırtınanın odağına girmemek için yollarını değiştirirler. Kuşların bu özelliğini araştıranlardan ornitolog Melvin L. Kreithen bazı kuşların atmosferde çok uzak mesafelere yayılan son derece küçük frekanslı sesleri işittiklerini saptamıştır. Bu sayede göçmen kuş, bulunduğu yerden çok uzaktaki bir dağın üzerinde patlayan fırtınayı veya yüzlerce kilometre ileride, denizin üzerindeki gök gürültüsünü işitebilmektedir. Ayrıca, kuşların göç yollarını, hava şartlarının genelde tehlikeli olduğu bölgelerden uzak tuttukları da bilinmektedir.

Yön Algılama

Kuşlar, binlerce kilometrelik uçuşları sırasında, pusula, harita ya da benzeri yön belirleyicilerden yoksun olarak, nasıl doğru yönü bulmaktadırlar?…

Bununla ilgili olarak ilk öne sürülen teori, kuşların yer şekillerini ezberledikleri ve böylece yolu şaşırmadan katedebildikleri şeklindeydi. Ama yapılan deneyler, bu teorinin yanlış olduğunu göstermiştir.

Konuyla ilgili olarak güvercinler üzerinde yapılan bir deneyde, hayvanların gözlerine etrafı görmelerine engelleyen donuk lensler takılmıştır. Ancak, böylece yeryüzü şekillerini görmeleri engellenmiş güvercinler, sürülerinden birkaç kilometre ötede bırakılsalar bile, yine gidecekleri yolu bulabilmişlerdir.

Daha sonra yapılan araştırmalarda, dünyanın manyetik alanının özellikle kuş türleri üzerinde etkili olduğu anlaşılmıştır. Yapılan çeşitli çalışmalarla, kuşların yerin manyetik alanından yararlanarak yönlerini bulmalarını sağlayan oldukça gelişmiş bir “manyereseptör” (manyetik alan algılayıcısı) sistemine sahip oldukları ortaya konmuştur. Bu sistem sayesinde, kuşlar, göç sırasında dünyanın değişen manyetik alanını hissederek, yönlerini belirlemektedirler. Deneyler, göçmen kuşların, manyetik alandaki % 2’lik bir değişimi bile algıladıklarını göstermiştir.

Bazıları, kuşların vücudunda bir tür pusula olduğunu söyleyerek, konuyu açıkladıklarını zannetmektedirler. Ancak, asıl büyük soru bu noktadan doğmaktadır.

Soru şudur: Kuşlar nasıl olmuş da birer “doğal pusula” ile donatılmışlardır? Pusulanın, “icad” edilen bir şey olduğunu, insan aklı tarafından yapıldığını biliyoruz. Peki insanın bilgi birikimiyle ortaya çıkardığı bir aygıt olan pusula, kuşların vücudunda nasıl var olmuştur? Acaba yıllar önce, bir kuş türü, yön bulurken dünyanın manyetik alanından yararlanmanın faydasını düşünmüş ve kendi vücudu için bir “manyereseptör” mü icad etmiştir?Yoksa yine yıllar önce, bir kuş türü “tesadüfen” böyle bir mekanizma ile mi donanmıştır? Kuşkusuz hayır…

Ne kuşun kendisi, ne de bir tesadüf, vücuda son derece gelişmiş bir pusula ekleyemez. Kuşun vücut yapısı, akciğeri, kanatları, sindirim sistemi vb. gibi, yön bulma yetenekleri de Allah’ın kusursuz yaratışının örneğidir. Kuran, O’nun yaratışından şöyle söz eder:

Manzara
Aşağıdaki illustrasyon, kuşların uçarken faydalandıkları 12 unsuru göstermektedir.
1- Uygun Rüzgarlar,
2- Ultraviyole Işınları,
3- Yıldızların Konumları,
4- Güneş,
5- Zamanlama Hissi,
6- Polariza Işık,
7- Çok Düşük Frekanslı Sesler,
8- Çok Uzaklardan Gelen Dalga, Gökgürültüsü gibi Sesler,
9- Dünyanın Manyetik Alanı,
10- Meteoroloji Değerlendirmesi,
11- Uygun Rüzgarlar,
12- Yeryüzü Şekilleri.

“O Allah ki, yaratandır, kusursuzca varedendir, ‘şekil ve suret’ verendir. En güzel isimler O’nundur. Göklerde ve yerde olanların tümü O’nu tesbih etmektedir. O Azizdir, Hakimdir. (Haşr, 24)

editor