Hücredeki Haberleşme Sistemi

Hücredeki Haberleşme Sistemi

Günümüzdeki haberleşme sistemleri en ileri teknolojiye sahip elektronik ve mekanik aygıtlar kullanılarak kurulmuştur. Oysa insanın sırlarını dahi henüz çözemediği hücre içi haberleşme sistemlerinde, protein yapılı aygıtlar bulunmaktadır. Proteinlerin içinde ise modern aygıtlarda olduğu gibi elektronik devreler veya yarı iletkenler değil; bunların yerine karbon, hidrojen, oksijen ve azot atomları bulunmaktadır.

Hücreler arasında kurulu haberleşme sistemi birçok açıdan insanların kullandıkları haberleşme sistemlerine benzer. Örneğin hücrelerin zarları üzerinde kendilerine ulaşan mesajları algılamalarını sağlayan “antenler” bulunmaktadır. Bu antenlerin hemen altında hücreye ulaşan mesajın kodunu çözen “santraller” bulunur. (şekil 77)

hipotalamus

Şekli 77
Hücrelerin zarları üzerinde kendilerine ulaşan mesajları algılamalarını sağlayan “antenler” bulunmaktadır.

Sözü edilen antenler, kalınlığı milimetrenin yüz binde biri kadar olan ve hücreyi çepeçevre saran hücre zarında yer alırlar. “Tirozin kinaz” reseptörü olarak isimlendirilen bu alıcı; anten, gövde ve kuyruk olmak üzere üç temel bölümden meydana gelir. Antenin hücre zarının dışında kalan parçasının şekli, uydu yayınlarını toplamakta kullanılan çanak antene benzer. Her çanak antenin belirli bir uydunun yayınını almaya yönelik olması gibi, değişik hormon moleküllerinin taşıdığı mesajların dilinden anlayan farklı antenler vardır.

Diğer hücrelerden gelen mesajlar -hormonlar-, hücre zarındaki antenlere temas eder. Ancak her anten yalnızca tek bir mesajı algılayacak şekilde tasarlanmıştır. Bu, çok özel bir yaratılışın eseridir. Böylece gönderilen mesaj yanlışlıkla bir başka hücreyi harekete geçirmez. (şekil 78)

Hormon ve anten birbirlerine öylesine uygun yaratılmışlardır ki, bu benzerlik hemen hemen bütün biyoloji kaynaklarında anahtar-kilit uyumuna benzetilir. Yalnızca doğru anahtar kilidi açabilir, yani yalnızca doğru hücre gönderilen mesajla muhatap olur, diğer hücreler için bu mesajlar hiçbir şey ifade etmez. (şekil 79)

hipotalamus

Şekil 78
Her anten yalnızca tek bir mesajı algılayacak şekilde yaratılmıştır. Böylece gönderilen mesaj yanlışlıkla bir başka hücreyi harekete geçirmez.

Şekil 79
Yalnızca doğru anahtarın kilidi açabilmesi gibi yalnızca doğru hücre gönderilen mesajla muhatap olur, diğer hücreler için bu mesajlar hiçbir şey ifade etmez.

Hormon, hücreye ulaştığı andan itibaren hücre içinde hayranlık uyandıran bir sistem devreye girer. Hücreye gelen mesaj çok özel haberleşme sistemleri tarafından hücrenin DNA’sına ulaştırılır ve hücrenin bu mesaj doğrultusunda hareket etmesi sağlanır. (şekil 80)

Hücrenin antenlerine gelen bir mesajın, büyük bir hızla hücrenin çekirdeğine iletilmesi, üstelik bu haberleşme sırasında çok üstün bir teknoloji kullanılmış olması, çok büyük bir mucizedir. Çünkü hücre  şuursuz moleküllerden oluşan cansız bir maddedir ve insanın tüm bedeni bu hücrelerin biraraya gelmeleriyle oluşmuştur. Vücudumuzda her birinin içinde çok ileri bir haberleşme sistemine sahip olan 100 trilyon hücre bulunmaktadır. İnsan vücudundaki sayısız özellikten sadece bir tanesi olan bu bilgi dahi, insanı ve tüm evreni yaratan üstün güç sahibi Yüce Allah’ın ilminin sonsuz olduğunu gösteren delillerdendir.

hipotalamus

Şekil 80
Hücreye gelen mesaj çok özel haberleşme sistemleri tarafından hücrenin DNA’sına ulaştırılır ve hücrenin bu mesaj doğrultusunda hareket etmesi sağlanır.

Herhangi bir organ bir protein üretilmesini istediği zaman, hücrelere mesaj gönderir. Haberci molekül hücreye ulaştığı zaman hücre zarında bulunan antene bağlanır. Bu bağlanma sırasında taşıdığı mesajı antene aktarır. Anten de aldığı mesajı hücrenin iç bölümünde bulunan kuyruğuna iletir. Bunun üzerine başlangıçta tek başına duran antenler ikili gruplar halinde biraraya gelirler. Gövde bölümündeki enzimlerin kuyruk bölümüne fosfat eklemeleriyle kuyruk bölümünün şekli değişir. . Bu işleme “fosforilasyon” adı verilir. Tüm bu işlemler, hücre içinde bulunan haberleşme modülü olarak bilinen proteinlere bir çağrı niteliğindedir. (şekil 81)

Bu sisteme birçok molekül ve protein de teknik destek sağlar. Örneğin GTP isimli moleküllerin ve kısaca “G” olarak adlandırılan proteinlerin de bu aşamada önemli etkisi bulunur. Sistemin çalışması için birçok faktörün en doğru anda devreye girmesi gerekmektedir.

Birtakım karmaşık işlemlerin sonucunda, SH2 adlı haberleşme modülü harekete geçerek tirozin kinaz anteni ile bağlantı kurar ve mesajın hücre içindeki iletimi bu şekilde başlar. (şekil 82)

Burada ilk aşaması genel olarak anlatılan bu haberleşme sisteminin hücre içinde kendiliğinden oluşmadığı, hücreyi oluşturan şuursuz atomların da böyle bir sistemi akledemeyecekleri çok açık bir gerçektir. Bu mükemmel sistemi yoktan vareden Yüce Allah’tır. Allah tüm canlılara yapmaları gerekeni ilham eden ve onları her an kontrol altında tutandır.

hipotalamus

Şekil 81
Hücre içindeki iletişim, hormonlar gibi mesaj taşıyan moleküllerin hücreye yanaşmalarıyla başlar. Hücre zarındaki alıcılar mesajı alarak, hücre içindeki diğer haberleşmeden sorumlu moleküllere iletir. Bu ise, DNA’daki bazı genlerin aktifleşmesine ve bunun sonucunda mesajda iletilen proteinin üretilmesine yol açar.

Şekil 82
Protein üretimiyle ilgili mesajın hücreye ve oradan hücrenin DNA’sına ulaşması sırasında, birçok protein ve molekül teknik destek sağlar. Bilinci, aklı, şuuru olmayan moleküllerin, böylesine kusursuz bir uyum ve iş birliği içinde harikalar meydana getirmeleri, Allah’ın eşsiz yaratışının ve sonsuz ilminin açık tecellileridir. Allah çok Yücedir, üstün ve güçlü olandır.

Farklı hormonlar, ilgili organları oluşturan hücrelerin üzerinde kendilerine özgü etkiler meydana getirirler. Örneğin, kandaki şeker oranını düzenleyici insülin ve glukagon hormonlarının taşıdıkları mesajlar tamamen birbirlerine zıt yapıdadır; bu nedenle sözü edilen iki hormon hücre içerisinde farklı iletişim kanallarını harekete geçirir. Haberleşme santrali gibi çalışan alıcılar, haber aktaracakları haberleşme modüllerini hatasız olarak bulurlar. (şekil 83, 84)

Bu aşamada yapılacak yanlış bir seçim, haberleşme şebekesinin bozulmasına ve belki de ölümle sonuçlanabilecek ciddi hastalıklara yol açacaktır. Fakat hücre zarındaki alıcıların tam anlamıyla birer uzman gibi davranmaları iletişimin kusursuz bir şekilde devamını sağlar.

Bu durum bizleri cevaplandırılması gereken önemli sorularla karşı karşıya getirir: Farklı hormonlar tarafından uyarılan alıcılar, birleşmeleri gereken haberci proteinleri hiç hata yapmadan nasıl seçmektedir? Alıcılar, ölümcül bir hataya sebebiyet vermeden görevlerini nasıl başarıyla sürdürmektedir?

hipotalamus

Şekil 83, 84
Haberleşme santrali gibi çalışan alıcılar, haber aktaracakları haberleşme modüllerini hatasız olarak bulurlar.

Son bilimsel araştırmalar yukarıdaki soruların cevaplarını bulmamıza yardımcı olmuştur; hücredeki kusursuz iletişim, hücrenin Yüce Allah’ın olağanüstü yaratışının tecellisi olan mükemmel tasarımından kaynaklanmaktadır.

Modüller arasında hakkında en çok bilgi sahibi olduğumuz SH2’yi ele alalım. Bu protein parçacığı iki ana bölümden meydana gelir. SH2’nin bir bölümü, alıcının kuyruğuna sıkı sıkıya kenetlenen kısmıdır. SH2 parçacıklarına asıl karakteristik özelliğini veren ise ikinci bölümdür ki, bu bölüm şifre okuyucu bir cihaz gibi çalışır. (şekil 85)

Reseptörün (alıcının) kuyruğundaki amino asitlerin sayısı ve dizilimi de hücreye getirilen mesajın şifre kodunu oluşturur; işte bu şifreyi sadece bir tür SH2 modülü çözerek birleşmeyi gerçekleştirir. Bu modülün diğer bölümü de farklı bir modülle birleşir. Böylece hücre zarı ile çekirdeği arasında özel bir haberleşme hattı kurulmuş olur. Kısacası,  tüm bu karmaşık işlemler gelişigüzel değil, belirli bir kod sistemine göre düzenlenmektedir. Bu muhteşem düzen, herşeyin ölçüyle ve birbirine uyumlu olarak yaratıldığının başka bir göstergesidir.

Şimdi bu uyumun bir örneğini görmek için insanın eli kesildiğinde, kesik bölgenin tamiri için devreye giren haberleşme mekanizmasını inceleyelim. Bu durumda, PDGF denilen haberci molekül, hasar gören damardaki düz kas hücresinin alıcısıyla birleşir. Kenetlenme sonucunda alıcısının hücre içindeki kolu,Grb2 isimli proteini kendine çeker. Grb2 proteini SH2 ve SH3 parçacıklarının birleşiminden meydana gelen bir habercidir; proteinler arasında iletişim kurmak için adaptör görevini üstlenmektedir. Bunun ardından Grb2, sitoplazmada (hücrenin içindeki sıvıda) bulunan ve enzim içeren “sos” isimli bir haberci proteini kendine çeker. Sos da “ras” olarak tanımlanan başka bir proteini harekete geçirir. Böylece bir dizi işlem sonunda, hücre çekirdeğindeki ilgili genlere talimat iletilir; hücreler yaranın iyileşmesi için bölünmeye başlar.

Bilim adamları, araştırmaların sonuçlarına dayanarak şu yorumu yapmaktadırlar: Hücredeki haberleşme sisteminde muhtemel arızaları otomatik olarak ortadan kaldıran mekanizmalar bulunmaktadır.15 Öyle ki üstün yaratılış ürünü bu mekanizmalar, günümüzün ileri teknolojisinde kullanılan kontrol sistemlerinden çok daha ileridir. Böylelikle hormonlar, reseptörler, adaptörler, proteinler ve mikroskobik parçacıklar insanın yaratılışından bu yana kusursuz bir uyum ve işbirliği içinde hareket etmektedirler.

Bu kadar kompleks bir düzenin, tesadüfen oluştuğunu söylemek kesinlikle imkansızdır. Bu sistemdeki komplekslik, uluslararası bir şirketin, dünyanın dört bir yanındaki şubeleri, üretim ve pazarlama merkezleri ile kurduğu iletişim ağından çok daha ileri ve olağanüstüdür. Herşeyden önce bu birbirine geçmiş parçalardan oluşan muhteşem ağda görev alanlar, bilinçli, bilgili, eğitimli, zeki insanlar değil, gözle görülmeyecek kadar küçük moleküllerdir. Moleküllerin birbiri arasında böyle bir sistem kurmaları elbette ki beklenemez. Bu sistemi yoktan vareden ve sistemin tüm parçalarına gerçekleştirecekleri işleri ilham eden alemlerin Rabbi olan Yüce Allah’tır.

hipotalamus

Şekil 85
SH2 modülü iki ana bölümden meydana gelir. İkinci bölümü, şifre çözücü bir cihaz gibi çalışır. Bu şifre çözücü, hücreye getirilen mesajın şifresini çözmekle görevlidir.

editor