İnsanın Evrimi Senaryosu

İnsanın Evrimi Senaryosu

Daha önceki bölümlerde, önce doğada canlıları evrimleştirecek hiçbir mekanizma olmadığını inceledik, sonra da canlı türlerinin bir evrim süreci sonucunda değil, bugünkü kusursuz yapılarıyla bir anda ortaya çıktıklarını, yani ayrı ayrı yaratıldıklarını gördük. Bu durumda elbette, “insanın evrimi”nin de yaşanması asla mümkün olmayan bir hikaye olduğu açıktır.

Peki, ama bu hikayenin evrimcilerce öne sürülen dayanağı nedir?

Bu dayanak, evrimcilerin üzerinde hayali yorumlar yapabilecekleri fosillerin çokluğudur. Tarih boyunca 6000’den fazla maymun türü yaşamıştır. Bunların çok büyük bir bölümü, nesli tükenerek ortadan kaybolmuştur. Bugün yalnızca 120 kadar maymun türü yeryüzünde yaşamaktadır. İşte, bu binlerce nesli tükenmiş maymun türünün fosilleri, evrimciler için, üzerinde spekülasyon yapabilecekleri çok zengin bir malzeme kaynağı oluşturur.

Evrimciler, soyu tükenmiş maymun türlerinden işlerine gelen bir bölümünün kafataslarını ve kemiklerini küçükten büyüğe doğru dizmiş, bu seriye nesli tükenmiş bazı insan ırklarına ait kafataslarını da ekleyerek insanın evrimi senaryosunu yazmışlardır. Senaryo şöyledir: “İnsanlar ve günümüz maymunları ortak atalara sahiptirler. Bu yaratıklar zamanla evrimleşerek bir kısmı günümüz maymunlarını meydana getirmiş, evrimin diğer bir kolunu izleyen bir başka grup da günümüz insanlarını oluşturmuştur”.

Buradan yola çıkarak bir kelime oyunu da yaparlar. Ara form olarak gösterdikleri sahte fosilleri “insansı” adı altında gruplar ve böylelikle insanın atası kavramına bilimsellik kattıklarına inanırlar. İddialarına göre insan, maymundan gelmemiş, hayali bir “ortak ata“dan gelmiştir. Bu yolla, maymundan gelme hikayesini eleştirenlere de “bizim iddiamız bu değil ki” şeklinde kaçamak bir açıklama yaparlar. Oysa iddiaları tam olarak budur; tarihin hiçbir döneminde “insansı” diye bir varlık yaşamamıştır.

Bugün bütün paleontolojik, moleküler, anatomik ve biyolojik bulgular bize, “insanın evrimi” hikayesinin de diğerleri gibi geçersiz olduğunu göstermektedir. İnsanla maymun arasında herhangi bir akrabalık olduğuna dair hiçbir somut kanıt yoktur. Var olan tek şey, bu yönde sahtekarlıklar, çarpıtmalar, göz boyamalar, aldatıcı çizim ve hayali yorumlardır.

Fosil kayıtları bizlere, tarih boyunca insanların insan, maymunların da maymun olarak kaldıklarını göstermektedir. Evrimcilerin insanın atası olarak gösterdikleri fosillerin bir bölümü, aslında günümüze çok yakın tarihlere kadar yaşamış ve kaybolmuş veya asimile olmuş eski insan ırklarına aittir. Dahası, günümüzde halen yaşamakta olan birçok insan topluluğu da, evrimcilerin insanın ataları gibi göstermeye çalıştıkları bu soyu tükenmiş insan ırklarıyla benzer fiziksel görünüm ve özellikleri taşımaktadır.

Hepsinden önemlisi, maymunlar ve insanlar arasında sayısız anatomik farklılıklar bulunmaktadır ve bunlar, “evrim ile dönüşüm” iddiasını tamamen ortadan kaldırmaktadır. “İki ayaklılık” bunlardan bir tanesidir. İlerleyen bölümlerde daha ayrıntılı olarak ele alacağımız gibi, dik olarak iki ayak üzerinde yürüme sadece insana özgüdür ve insanı diğer canlılardan ayıran en önemli özelliklerdendir.

Asaf Kureysi