Bilim Adamı Olmasanız da…

Bilim Adamı Olmasanız da…

Allah’a yakın olmak bir Müslüman için çok önemlidir. Çünkü insan yaratılışı gereği güçlü olanın yanında olmayı ve ona uymayı ister. Güçlü olduğu zannedilerek uyulan bazen bir öğrenci için öğretmeni, bir çocuk için babası, bir çalışan için patronu veya bir siyasetçi için lideri olabilir. Ancak bunların sahip olduklarını düşünülen gücün tamamı aslında Allah’ındır. Çünkü gücün esas kaynağı tüm varlık âleminin tek sahibi Yüce Allah’tır.

Yüce Allah’a yakın olmanın sonucunda ise insanlar tüm hayatları boyunca aradıkları huzuru ve güveni kazanırlar ve insanın fıtratına uygun olan da budur. İşte bu sırrı kavramış olan müminler, sadece Allah’a güvenir, O’nu dost ve veli edinir ve kendilerini O’na yaklaştıracak vesileler ararlar.

Peki, bizleri Allah’a yakınlaştıracak vesileler nelerdir? Bu vesilelerden birisi yüce Allah’ın sonsuz büyüklüğünü ve kudretini düşünmektir.

astronom

Yüce Allah, insanların Kendi büyüklüğünü kavrayabilmeleri için evrendeki düzeni muazzam detaylarla birlikte yaratmıştır. Kuran’da Yüce Allah bu gerçeğe , “… sizin gerçekten Allah’ın her şeye güç yetirdiğini ve gerçekten Allah’ın ilmiyle her şeyi kuşattığını bilmeniz öğrenmeniz için” (Talak Suresi, 12) ayetiyle dikkat çekmektedir. Yüce Allah’ın aklı, ilmi ve kudreti sonsuzdur. Allah sonsuz kudretini ve ilmini mevcut olan her varlıkta gösterir.

Bir bilim adamı yaptığı araştırmada bunu gözlemleyebilir. Mesela gökyüzünü teleskopu ile gözleyen bir astronomun ilk fark edeceği şey, atmosferin dünyaya düşen göktaşlarının vereceği zarardan dünyamızı koruduğudur.

Yapılan bilimsel araştırmalarda göktaşı yağmurunun olmadığı sıradan bir günde bile dünyaya ortalama 6 meteor düşmektedir. Meteorlar günde 100 ile 1000 ton arasında bir kütleyi dünyaya taşır. Atmosfere saatte 40.000 – 265.000 km. gibi çok büyük hızlarla giren büyük kütlelerin yeryüzündeki etkisi bir atom bombası kadar yıkıcı olacaktır. Ancak Dünya’yı çepeçevre kuşatan atmosfer, canlılığın devamı için son derece hayati işlevleri yerine getirir. Dünya’ya doğru yaklaşan irili ufaklı pek çok gök taşını eriterek yok eder ve bunların yeryüzüne düşerek canlılara büyük zararlar vermesini engeller.

Bunu bilen bir bilim adamı atmosferin koruyucu özelliği sayesinde, Dünya’daki canlılar güven içinde yaşamlarını sürdüklerinin ve bunun Allah’ın insanlar üzerindeki bir koruması olduğunu fark edecektir.

meteor

İster astronom, ister biyolog, isterse fizikçi olsun, tüm bilim adamları yeryüzünde ve göklerde inceledikleri her olayda, her biri büyük akıl örnekleri Allah’ın yaratılış delillerine şahit olacaklardır. Aslında bu gerçeğe şahit olmak için teleskop ile uzayı gözlemleyen bir astronom olmanız şart değildir. Kuran ayetleri 1400 yıl öncesinin bilim seviyesinde bile insanların Allah’ın yaratışı konusunda derin tefekkürler yapmanın mümkün oluğunu ortaya koymaktadır.

Yüce Allah Mülk Suresi’nin 79. Ayetinde kuşların gökyüzünde uçmasının olağanüstü bir olay olduğuna dikkat çekerek bunu gerçekleştirenin kendisi oluğunu şöyle söylemiştir:

“Onlar, üstlerinde dizi dizi kanat açıp kapayarak uçan kuşları görmüyorlar mı? Onları Rahman (olan Allah’)tan başkası (boşlukta) tutmuyor. Şüphesiz O, her şeyi hakkıyla görendir.”
Kuşlar

Ra’d Suresi 4. Ayette Allah, bizleri aynı toprakta yetişen ve aynı suyla sulanan bitkilerin farklı tatlarda meyve vermesini üzerine şöyle düşünmeye teşvik etmektedir.

“Yeryüzünde birbirine yakın komşu kıtalar vardır; üzüm bağları, ekinler, çatallı ve çatalsız hurmalıklar da vardır ki, bunlar aynı su ile sulanır; ama ürünlerinde (ki verimde ve lezzette) bazısını bazısına üstün kılıyoruz. Şüphesiz, bunlarda aklını kullanan bir topluluk için gerçekten ayetler vardır.”
Strawberry

Her Müslüman Kuran’daki bu örneklere benzer bir düşünüş şeklini Allah’a yakınlaşmak için bir vesile olarak kullanabilir. Bir bilim adamı olmasanız da Allah’ın çevrenizde var ettiği yaratılış delillerini düşünebilirsiniz.

Sözgelimi çilek rengi, kokusu ile benzersiz bir meyvedir. Toprağa “pislik” olarak tabir ettiğimiz kötü kokulu gübre ile beslenen çilek bitkisi dünyanın en güzel kokusuna sahip meyveleri vermektedir.  Bunu Allah’ın yaratış sanatının dışında, başka bir şekilde açıklamak mümkün değildir.

Çileğin üzerindeki küçük sarı çekirdeklerin bir düzene göre dizilmesi bile başlı başına bir tefekkür konusudur. Çileğin üzerindeki çekirdekler birbirine eşit mesafelerde ve belli bir düzene göre dizilidir. Çekirdeklerin dizilimi bir cımbız ve cetvel kullanmamız halinde bile başaramayacağımız kadar mükemmeldir.

Eğer kendi bedenimizi üzerinde de biraz düşünürsek en az çilek kadar çarpıcı yaratılış delilleri ile karşılaşabiliriz. Mesela saçlarımızı ve kirpiklerimizi bir düşünelim: Her ikisi de sonuçta birer “kıl” olmasına karşın, geçen zamanda eşit olarak uzamazlar. Kirpiklerin saç kadar uzayıp gözlerimizin önüne düştüğünü bir düşünün. Hem görüşümüzü engelleyecek, hem de göze girerek bizim için hayati önem taşıyan bu organımıza zarar vereceklerdi. Kirpiklerin belirli bir uzunluğu vardır ve bu uzunluk sabit kalır. Yanma ve benzeri bir kaza sonucu kirpiklerimiz kısalırsa, yeniden eski “ideal” boya gelinceye kadar uzar ve yine dururlar.

Blue eye

Dahası kirpiklerin şekilleri de çok önemlidir. Hafif yukarı doğru kıvrık olmaları nedeniyle hem gözün görüş alanını daraltmaz, hem de son derece estetik bir görünüm kazandırırlar. Kirpikler göz kapağının ucundan çıkarken burada bulunan özel bezler tarafından yağlanarak kaplanırlar. İşte kirpiklerin fırça gibi    sert ve düz olmaması bu özel kaplama sayesindedir. İnsan bedeninin her noktasında, kesinlikle tam bir “ince tasarım” söz konusudur…

Bu ölçülü yaratılış, yeni doğan bir bebekte de, gelişme çağındaki insanlarda da kendini çarpıcı bir şekilde ortaya koyar. Mesela yeni doğan bir bebeğin kafatası kemikleri çok yumuşaktır. Ve bu kemikler, birbirlerinin üzerinde az da olsa hareket edebilirler. Bu esneklik sayesinde bebeğin başı doğumda bir hasar görmez. Eğer kafatası kemikleri doğum sırasında sert bir yapıda olsalardı, anne karnından çıkarken çatlayabilir hatta kırılarak bebeğin beyninde büyük hasarlara yol açarlardı.

bebek

Aynı kusursuzlukla, gelişme çağındaki bir insanda tüm organlar, birbirine uyumlu olarak büyür. Örneğin, gelişen kafa yapısında, beyinle birlikte onu çevreleyen kafatası da büyümektedir. Beyne oranla daha yavaş genişleyen bir kafatası olsaydı, beyni sıkıştıracak ve kısa sürede insanın ölümüne neden olacaktı.

Aynı denge kalp ve akciğerlerle göğüs kafesi, göz ile göz çukuru gibi başka organlar için de geçerlidir.

Bu nedenle, yaratılıştaki sanatı ve kudreti görebilmek için kendi bedenimizdeki olağanüstü yapıları incelemekte fayda vardır. Üstün bir teknoloji ile donatılmış ve en gelişmiş fabrikalardan daha kusursuz bir yapıya sahip olan bu bedenin her parçası, Allah’ın benzersiz yaratışını göstererek, O’nun tüm bedenimiz üzerindeki egemenliğini ispatlamaktadır.

Yalnız insan vücudundaki detaylarda değil, çiçeklerin görünümlerindeki, renk ve kokularındaki güzellikte, gökyüzünün ve kâinatın ihtişamında, gezegenlerin yörünge düzeninde, denizlerin derinliklerindeki balıklarda ve aklınıza gelecek her şeyde açıkça görülen düzen ve mükemmellik, Allah’ın varlığının ve sonsuz gücünün çok açık delillerindendir.

dusunen adam

İşte yukarıda birkaç örnekle sınırlandırdığımız bu gibi konuları müminler sürekli olarak düşünürler, Yüce Allah’ı ve yaratma sanatındaki üstün aklı ve ilmi tefekkür ederler. Bu şekilde Yüce Allah’ın gücünü ve büyüklüğünün sınırsızlığını her şeyin O’nun dilemesiyle istediği anda gerçekleştiğini kavramaya çalışırlar.

Yüce Allah’ın, ilminin sonsuzluğunu düşünmek ve O’nun kadrini hakkıyla takdir edebilmeye çalışmak müminleri Allah’a yakınlaştıracak önemli bir ibadettir. Kuran’da Rabbimiz’in sonsuz gücü şöyle haber verilir:

“Allah… O’ndan başka ilah yoktur. Diridir, kaimdir. O’nu uyuklama ve uyku tutmaz. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O’nundur. İzni olmaksızın O’nun Katında şefaatte bulunacak kimdir? O, önlerindekini ve arkalarındakini bilir. (Onlar ise) Dilediği kadarının dışında, O’nun ilminden hiçbir şeyi kavrayıp-kuşatamazlar. O’nun Kürsüsü, bütün gökleri ve yeri kaplayıp-kuşatmıştır. Onların korunması O’na güç gelmez. O, pek Yücedir, pek büyüktür.” (Bakara Suresi, 255)

Yüce Allah’ın çevremizdeki yarattığı şeyleri tefekkür etmek, O’na yakın olmayı sağlayacak çok önemli bir ibadettir. Çünkü Allah’ın yaratış delilleri hakkında düşünen bir kişi öncelikle Allah’ın her yerde olduğunu, bütün insanlara olduğu gibi bize de şah damarımızdan daha yakın olduğunu, her yaptığımıza şahit olduğunu, her şeyi gördüğünü, söylediğimiz tüm kelimeleri işittiğini, içimizden ettiğimiz tüm duaları bildiğini, her an yanımızda olduğunu, rızık verenin, hastalandığımızda şifa verenin O olduğunu, bizi yokluktan yarattığını anlar. Bu nedenle yalnızca O’na kulluk etmesi ve O’nun rızasını araması gerektiğini kavrar. Bunu anlayan bir kişi ise Yüce Allah’ın hoşnut olacağı amellerde bulunmak için büyük çaba sarf eder. Allah rızası için samimiyetle yapılan her amel ise kişiyi Yüce Allah’a yakınlaştıran önemli bir vesile olur.

editor