Yaşamın Temel Maddelerinden: Karbon
Karbon, diğer karbon atomları ile de güçlü kovalent bağlar kurabilme yeteneğine sahiptir. Bu bağlar, çok güçlü ve sağlam bağlar olduklarından çok büyük ve uzun moleküllerin oluşmasına olanak sağlarlar. Oluşan bu moleküllerin en önemlilerinden birisi karbonhidratlardır. |
Çevremize şöyle bir baktığımızda herşeyin dünya üzerinde yaşamın oluşması için özel olarak tasarlanmış olduğunu fark ederiz. Molekül seviyesine indiğimizde ise bu özel tasarım kendisini daha açık ve benzersiz şekilde gösterir. Molekül seviyesinde, yani gözle görülmeyen atomların biraraya geldikleri dünyada, herşey kusursuzdur. Bu kusursuz sistemdeki özel tasarıma verilebilecek örneklerden biri karbon elementidir. Karbon, birçok yönü ile diğer elementlerden farklı özellikler gösterir. Bu “farklılık” onu, yaşam için vazgeçilmez hale getirmiştir. Karbon, periyodik tablodaki altıncı elementtir. Özelliği ise yeryüzündeki birçok şeyin arabamızın lastiklerinden bilgisayarımıza, kullandığımız doğal gazdan selüloza, yediğimiz etten hücrelerimizin içindeki DNA’ya kadar herşeyin temelini teşkil eden bir element olmasıdır.
Şu an için yeryüzünde çeşitli şekillerde biraraya gelmiş yaklaşık 2 milyon farklı yapıda bileşik bulunduğu hesaplanmaktadır. Bu bileşikler sadece iki atomun biraraya gelmesi ile oluşabildiği gibi, milyonlarca atomun biraraya gelmesi ile de oluşabilir. Ancak ilginç olan, elementlerin her birinin “kendine has” bileşik meydana getirme özelliklerinin olmasıdır. Kimi elementler, bir başka elementle hiçbir şekilde birleşmezler. Kimileri de sadece bir veya iki bileşik meydana getirirler. Ancak karbon elementi bütün bunlardan farklıdır. Tek başına 1.700.000 farklı tipte bileşik meydana getirebilmektedir. Yeryüzündeki farklı bileşiklerin toplam sayısının iki milyon olduğunu dikkate aldığımızda karbon dışındaki diğer elementlerin toplam 300.000 bileşik tipi meydana getirdiklerini görürüz. Bu durumu renk paletindeki renklerle karşılaştırabiliriz. Beyaz renge bir başka renk karıştırdığınızda mutlaka yeni bir renk elde edersiniz. Üçüncü bir renk karıştırdığınızda bu renk çeşitliliği daha da artar. Diğer renkler ise ancak bazı renklerle karıştıklarında yeni renkler verirler. Siyah ise, hangi renkle karışırsa karışsın o rengi yutar ve istisna durumlar dışında yeni bir renk elde edemezsiniz. Karbonun durumu da bu renk paletindeki beyaz renk gibidir. Doğadaki hemen herşeyle bileşik kurabilir ve bu birliktelikten yaşam için son derece büyük öneme sahip bir yenilik meydana getirebilir. Bunun anlamı şudur:
Karbon büyük bir tasarım harikasıdır.
Hayati önemi olan bu elementin miktarca az olması ise oldukça ilginçtir. Karbon, tüm canlıların bileşiminin ağırlıkça sadece %9-10’unu ve dünyanın bileşiminin ise yalnızca %0,017’sini içerir.19 Az miktarda bulunmasına rağmen karbon, kendi bedenimiz de dahil olmak üzere hayatımızın her parçasında vardır ve onun yerini alabilecek bir başka element de yoktur.
Karbonun diğer elementlerle kolaylıkla birleşebilme özelliği, kurduğu bağlardan kaynaklanmaktadır. Karbon, moleküler özellikleri nedeni ile aynı cinsten atomları birbirine ekleyebilmekte, farklı cins atomları da birleştirebilmektedir. Diğer atomlar genellikle bu özelliklere sahip değildirler. Onlar belirli atomlarla bağlar kurabilir, diğerlerini ayırt ederler. Karbon, diğer karbon atomları ile de çok güçlü kovalent bağlar kurar. Bu bağlar, güçlü ve sağlam bağlar olduğundan çok büyük ve uzun moleküllerin oluşmasına olanak sağlar. Vücuttaki karbonhidrat, protein ve nükleik asitler de bu tür karbon bağları ile meydana gelmiş olan büyük moleküllerdir.
Bilim adamları yıllar boyunca karbonun yerini alabilecek bir elementin var olup olmadığını araştırdılar. Karbonun özelliklerine en yakın element silisyumdu. Bu nedenle silisyumun bir şekilde karbonun kurduğu bileşikleri kurması gerektiğini düşündüler. Ancak tüm çabaları sonuçsuz kaldı. Çünkü silisyum, karbon gibi çeşitli elementlerle bu kadar çok bileşik oluşturacak bir özellik göstermiyordu. Bunun en önemli nedeni, karbonun kendi atomları ile kurduğu güçlü bağlardı. İki karbon arasında meydana gelen bağlantı çok güçlüydü ve bu nedenle çok daha uzun ve sabit bağlantılara olanak vermekteydi. Silisyum ise karbona çok yakın bir element olmasına rağmen, kendi atomları ile birleşme sırasında güçlü bir bağ kuramıyordu. Kurduğu zayıf bağ da uzun zincirlerin oluşması için uygun değildi. Kısacası, doğada karbon atomunun yerine geçebilecek bir başka element daha olmaması, karbonun önemini bir kez daha ortaya koydu.
Bilim adamları bu tip araştırmalara halen devam etmektedirler. Karbonun bir benzerinin bulunması, karbon elementinin bulunmadığı diğer gezegenlerde, özellikle Mars’ta yaşamın bir zamanlar var olup olmadığı sorusuna karşısında bilim adamlarına bir ışık yakacaktır. Ancak tüm spekülasyonlara rağmen, karbon temelli yaşam dışında bir yaşamın var olmasının birçok açıdan imkansız olduğu açıkça görülmüştür. Karbonun böyle özel bileşikler oluşturabilmesi için birtakım şartlar gereklidir. Yeryüzünde karbon bazlı bir yaşamın sürebilmesinin işte en önemli nedeni budur. Dünya, karbonun oluşması ve bileşikler meydana getirmesi için gerekli olan şartlara sahip bilinen tek gezegendir.
Örneğin karbonun bileşikler oluşturabilmesi için gerekli olan sıcaklık aralığı -20 ile 1200C’dir. Karbon bileşikleri –200C’de donmaya, 1200C’de parçalanmaya başlarlar. Biz bu parçalanma ve bozulmaya dünya şartlarında da şahit oluruz. Örneğin bir orman yangınında, aşırı ısı ağaç gövdelerinin yapısını tamamen değiştirir. Karbon bileşikleri değişime uğrar ve ağacın yapısı bu değişiklikten dolayı tamamen farklılaşır. Karbon artık orijinal yapısını kaybetmiştir. Bunun nedeni aşırı sıcaklıktan dolayı karbon bileşiklerinin parçalara ayrılmasıdır. Kömürleşen ağaç, artık farklı bir molekül özelliği göstermektedir.
Görüldüğü gibi bir miktar sıcaklık değişiminde bile karbon bozulmaya uğrar ve dolayısıyla bu değişim tüm dünyaya hakim olursa canlılık ortadan kalkar. Bu, dünyada özel bir tasarımın var olduğunun en önemli delillerinden bir tanesidir. Karbonun canlı bileşikler meydana getirmesine olanak veren sıcaklık aralığı ise yalnızca dünyada mevcuttur. Ve bu son derece hassas bir sıcaklık aralığıdır. Bir kıyas yapmak gerekirse, Güneş Sistemi’nde Dünya’dan bir önceki gezegen Venüs’te sıcaklık yaklaşık 4500C, Dünya’dan bir sonraki gezegen Mars’ta ise –530C’dir. Bu kavurucu sıcaklık ve dondurucu soğuklukta karbon elementinin canlı bileşikler meydana getirmesi imkansızdır. Uzayda milyarlarca derece sıcaklıktaki yıldızların, aynı zamanda da mutlak sıfır kabul edilen -273.150C’lik uzay boşluklarının olduğu da unutulmamalıdır.
Bu muazzam ısı farkı içinde sadece dünyanın karbon bazlı yaşama elverişli bir sıcaklık aralığında olması gerçekten de çok büyük bir nimet ve özel bir yaratılıştır. Önemli olan, bu mükemmellikleri ve Allah’ın eşsiz sanatını görerek insanın Allah’a muhtaç olduğunu kavraması ve O’nun büyüklüğünü takdir etmesidir. Bu gerçeği Allah Kuran’da şöyle bildirmektedir:
Şimdi ekmekte olduğunuz (tohum)u gördünüz mü? Onu sizler mi bitiriyorsunuz, yoksa bitiren Biz miyiz? Eğer dilemiş olsaydık, gerçekten onu bir ot kırıntısı kılardık; böylelikle şaşar-kalırdınız. (Şöyle de sızlanırdınız:) “Doğrusu biz, ağır bir borç altına girip-zorlandık.” “Hayır, biz büsbütün yoksun bırakıldık.” Şimdi siz, içmekte olduğunuz suyu gördünüz mü? Onu sizler mi buluttan indiriyorsunuz, yoksa indiren Biz miyiz? Eğer dilemiş olsaydık onu tuzlu kılardık; şükretmeniz gerekmez mi? Şimdi yakmakta olduğunuz ateşi gördünüz mü? Onun ağacını sizler mi inşa ettiniz (yarattınız), yoksa onu inşa eden Biz miyiz? (Vakıa Suresi, 63-72)
dipnot:
http://www.icr.org/pubs/imp/ imp-324.htm